Kendinizi ve işinizi tanıtır mısınız?
İsmim Selma Ünal. 1966 yılı Datça doğumluyum. Anne ve baba tarafından aile kökenim Datça’nın eşrafından. Datça’nın yerlisiyim. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimimi Datça’da tamamladım. 1983 yılında, babamın aile mesleği olan ev pansiyonculuğunu devam ettirdiğimiz dönemde, onun arzusu ve yönlendirmesi ile Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Aydın Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulunu kazanıp, eğitimimi devam ettirmek üzere Aydın’a gittim. 1983-87 yılları arasında Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik eğitimi aldım. 4 yıllık lisans diplomamı alıp geldikten sonra hayalim olan butik otel düşüncesini babam aktardım. Kendisi henüz erken olduğunu söyleyerek, bir süre beklememi önerdi. Bu arada ticarete atıldım. Yaklaşık 17 yıl boyunca önce hediyelik eşya ticareti, daha sonra 2 tekstil markasının Datça’daki bayiliğini yaptım. 2007 yılında artık hayalimiz olan ev pansiyonculuğu ile başlayan aile geleneği mesleğimizi devam ettirmek üzere, Butik Otel hizmeti verdiğimiz küçük otelimizi inşa edip, işletme fikri oluştu. Projelerimizi hazırladık ve 2008 yılında inşaatımıza başladık. 4 yıllık bir inşaat dönemi geçti. Bu sürece 1 yıl da dekorasyon düzenlemesi eklendi. 22 Haziran 2013 itibariyle otelcilik mesleğimizi yapmaya devam ettik.
Babanızın işini yapmaya nasıl başladınız?
Aile işletmesi olarak zaten ev pansiyonculuğu işimizi çocuk yaşlardan itibaren sürdürüyorduk. 1977 yılında Datça’da Esnaf ve Sanatkârlar Odasının kurulmasıyla babam, 128. üye olarak 3 Şubat 1977’de kaydoldu. Artık biz resmen Yalı Pansiyon ismiyle ev pansiyonculuğu hayatımıza başlamıştık. Ta ki 1992 yılında babam kaydını sildirene kadar. Tabi yaz sezonunda ev pansiyonculuğu faaliyetlerimizi sürdürürken ufak ufak içimize işlemiş. Daha sonra liseden mezun olurken babam “Kızım memur olup Türkiye’nin her yerine tayin olacağınıza, memleketimizde turizm gelişecek. Turizm gitgide daha da yükselen değer olacak. Bunun eğitimini alın.” dedi. Biz bu yönlendirmeye kulak verdik. Üniversite eğitimi için Aydın’a gittiğimde her sınav döneminden sonra Datça’ya geliyordum. Sezon hazırlıkları oluyordu. Hep mesleğin içindeydik. Ev pansiyonculuğu faaliyetimizi ailecek sürdürürken, okuldaki hayalim olan butik otel fikri içimde gitgide önü durdurulamaz bir hale geldi. Babamla paylaştığımda 1987 yılında bu fikrin Datça’da biraz lüks olabileceğini, hedeflediğimiz kitleye ulaşamazsak şevkimizin kırılabileceğini öngörerek henüz erken olduğunu söylemişti. 17 yıl ticaret hayatının ardından. 2007 yılında “Evet vakti geldi.” dedi. Bize hem maddi hem manevi olarak yol açarak kardeşimle ikimize, Konak Tuncel Efe konağının temellerinin atılmasına çok büyük katkısı oldu. Kendisi temelini ve kaba inşaatının çıkışını gördü. 2010 yılında babamızı kaybettik.
Yeniden seçim şansınız olsa bugün yine bu işi yapma kararı alır mıydınız?
Elbette. Çünkü ifade ettiğim gibi turizm işletmeciliği ve otelcilik okuluna bilerek ve isteyerek gittim. Bu mesleğin ileride bana yön vereceğini, benim geleceğim olacağını hissetmiştim. Sosyal bir insanım. Arkadaş, dost çevrem çok fazla. İnsanlarla iletişim kurmayı seviyorum. Değişik kültürleri tanımayı, değişik kültürlerden insanlarla bir arada olmayı seviyorum. Hele otelci olmanın avantajıyla, bu insanlar ve kültürler siz gitmeden, sizin ayağınıza geliyorsa tadından yenmiyor. Çok keyifle çalıştığımız bir mesleğimiz var. İşimi seviyorum. Tekrar seçme şansım olsa bir başka meslek düşünmezdim. Herhalde yine otelci olurdum.
Bu işi yapıyorum çünkü…
Çünkü insanları, onlarla iletişim kurmayı, konuşmayı, değişik kültürden insanları tanımayı seviyorum. Yaşadığımız dünyanın sadece yaşadığımız çevreden oluşmadığını, dünyanın aslında kültürü ve insan çeşitliliği ile sandığımızdan çok daha büyük olduğunu düşünüyorum. Belki her noktasına gidemeyebiliriz, ömrümüz buna vefa etmeyebilir. Ama tüm kültürden insanların buluştuğu yerde daha çok insan tanımak, sosyal çevrenizi daha çok geliştirmek ve kendi adınıza dünya görüşünüze katkı koymak adına bu mesleği seviyorum.
Erkek kardeşinizin bugün ki pozisyonunuzda etkisi oldu mu?
Çok şükür ki benden 6 yaş küçük bir erkek kardeşim var. Kardeşim bana asla bir engel değil. Aksine çok büyük bir güç veriyor. Bu işte de ortağım Birlikte omuz vererek yapıyoruz. Yükümüzü, zorlukları birlikte paylaşarak aşmaya çalışıyoruz. Babamızın da arzusu buydu. Aileden aldığımız kültür hep birlikten kuvvet doğacağı oldu. Hep birlikte çalışmanın tadı verildi bize. Sevgi dolu bir ortamda büyüdük. Kardeşimle tabii ki meslek yaşamımızda ufak tefek fikir ayrılıkları oluyor ama bu doğruyu bulma açısından bizim için çok daha verimli.
Aile işinde baba ile birlikte çalışmanın zorlukları ve avantajlarını aktarır mısınız?
2008 yılında temelini attığımızı görebildi ve otelimizin kaba İnşaatına şahit olabildi. Ne yazık ki babamızı 2010 yılında kaybettik. Dolayısıyla otelde birlikte çalışma imkânı bulamadık. O bizim için büyük bir eksiklik. Yoklar ama annem ve babamın manevi varlıklarıyla işimizde, kardeşimle ikimize bir motivasyon kaynağı. Onların zorluklarda manen bizimle birlikte olduklarını biliyoruz. Birlikte çalışsaydık elbette ki daha keyifli, daha zevkli, daha güzel çalışırdık. Çocukluğumuzdaki ev pansiyonculuğu zamanındaki o ruhla, çok daha güzel, zevkli çalışacağımızı biliyordum. Babayla çalışmanın zorluğu olduğunu düşünmüyorum. Baba evin direğidir, baba kız çocuğunun rol modelidir, idolüdür. Dolayısı ile babanın evlatlarına zorluk değil mütemadiyen her alanda kapıları açan bir sihirli anahtar olduğunu düşünüyorum. Keşke olsaydılar. Nur içinde yatsınlar.
İş hayatınızda babanızla unutamadığınız, sizin için dönüm noktası olan bir anınız var mı?
Var. Üniversite’de ikinci yıldan itibaren de bize staj zorunluluğu konmuştu. Aydın’ın Didim ilçesinden birkaç otel, okulumuza stajyer öğrenci aramaya geliyorlardı. Eski pansiyoncu olduğum için, notlarım da yüksekti, hocam gelenlerden birine beni önermiş. Hocam bir gün beni çağırdı. “Selma, Didim Altınkum’da küçük bir otel var. Otel müdürü arıyorlar. Senin tecrüben var. Teoride de başarılısın. Seni oraya önereceğim. Ne dersin?” dedi. Takdir edersiniz 17-18 yaşlarında baba ile böyle ciddi şeyler direkt konuşulmuyordu. Annem aracılığıyla babama bu isteğimi aktardım. Babamdan ilk cevap şuydu: “Ben fidanı diktim, büyüttüm. Gölgesinden faydalanamayacak mıyız?” Bunu bir işaret olarak gördüm ama belki fikrini değiştirir diye düşündüm. Mezun olmaya yakın tekrar bu öneri geldiğinde kendisine bir daha annem aracılığıyla bu talebi aktardığımda şöyle demiş “Onun karakterini ben biliyorum. Başkalarının denizinde su damlası olacağına, gelsin. Burada imkanlarımız var. Kendi denizlerini kendileri yaratsınlar. Evlatlarımdan bunu isterim.” demiş. Ben bu cümlenin sihrinin peşine takıldım ve geldim.
İş hayatında babanızın desteği ve güveni sizce önemli mi?
Elbette ki. Ailenin desteği olmadan, bir yanınızın manevi olarak eksik kaldığı hiçbir işte başarılı olamazsınız. Belki de bu benim şahsi yapımdan kaynaklanıyor. Huzurlu bir şekilde işinizi yapmanız, hem nihai sonucu çok etkiliyor hem işinizdeki başarı çıtasını yükseltiyor hem de çevrenize verdiğiniz o mutluluğu, keyfi artırıyor. Ben hiçbir büyüğün, anne babanın, evlatlarının başarı alanında arzu ettikleri işi yapmalarını, arzu ettikleri işi yaparken mutlu olmalarını istemeyeceklerine inanmıyorum. Anne babanın en büyük görevi önce bizi layıkıyla yetiştirmek, gerekli eğitimleri almamızı sağlamak, sonrasında da aldığımız eğitimle orantılı olarak iyi bir işte, mutlu bir hayat sürmemizi hedeflemek. Bu noktada anne babayı asla engelleyici olarak görmüyorum. Daha çok motive edici, güven verici ve ihtiyaç anında altına sığınacakları bir çatı olarak görüyorum.
Toplumsal cinsiyet eşitliği açısından sizce kız çocuklarının da erkek çocuklar gibi aile işlerinde yer almasının önemi nedir?
Aksi düşünülemez. Evlatlar kız-erkek diye ayrılamaz. Toplumsal cinsiyet eşitliğinde Muğla ili lider seçildiğinde aynı soru bize sorulmuştu ve ben o zaman da hayretle karşılaşmıştım. Daha farklı bir anlatım, daha farklı bir görüşün olması kız çocuklarını incitir. Şahsen böyle bir düşüncenin var olmasını bile, kadın cinsiyeti için onur kırıcı buluyorum. Dünyaya aynı şekilde geliyoruz. Aynı anne babanın aynı sofrasında aynı tabağa kaşık sallıyoruz. Bizi aynı anne baba eğitiyor, terbiye ediyor, harçlıklarımızı veriyor, eğitim imkânı sağlıyor, giydiriyor, yediriyor, çatısında barındırıyor. Anne babadan aldığınız sevgi eşit. Sonrasında imkânları yaratırken neden farklı davranırsın ki? İş hayatı söz konusu olunca bu neden farklı bir yöne gitsin? Bunu anlamak mümkün değil. İnsanın öz benliğinde ticaret, iş yapma dürtüsü, heves, ihtiyaç, adına ne derseniz deyin; kadınla erkeğin içinde, aynı hevesin aynı derecede var olduğuna inanıyorum. Bir kadının önüne ancak, yapamazsın, başaramazsın şeklinde, onu güçsüz görerek ve şevkini kıracak hareketlerde bulunarak set konulabilir. Ama ben kadınların isteyince bu tür şeylere kulak tıkayacaklarını biliyorum. İnandıktan sonra, yüreklerindeki o yapma, başarma arzusunun önünde hiçbir engeli tanımazlar diye düşünüyorum. Kendi işimde, doğru bildiğim, inandığım şeyleri ailemle paylaştım ve onlardan destek aldım. Belki onların söyledikleri bana yanlış gelseydi dinlemeyebilir, gelen iş tekliflerini değerlendirir Datça’ya dönemeyebilirdim. Ama anne babalar tarafından öyle güzel cazip şeyler önünüze konuluyor ki, önce bunları değerlendirip daha sonra farklı yönlere gitmek lazım. Ama kadınla erkek eşit derecede büyütülürken, iş hayatına atılma sürecinde ayrıştırılması toplumda kabul edilemez. Muğla’da bu durumun geçerli olduğunu düşünmüyorum. Etrafımızda da görmüyorum. Zaten Muğla ‘Gadın Moğlam’dır. Muğla kadınları güçlüdür. Her kadının, içinde olan o özgüveni ve baskın karakteri kendi başlarına ortaya çıkarıp, bunu işlerine yansıtıp başarılı olacaklarına inanıyorum.
Baba mesleğini devam ettirmek nasıl bir duygu?
Çok onur verici bir duygu. Yarım kalmamış, devam etmiş bir aile hikâyesi olarak görüyoruz. Otelimizin web sayfasını hazırlarken ‘hakkımızda’ yazısını yazarken bunları hissetmiştik. Biz bir ara eğitim için ara verdik bu mesleğe. Daha sonra hayal ettiğimiz tarz yaşadığımız çevre için bir tık büyüktü. Onun zamanın gelmesini bekledik. Ama baba mesleğini devam ettirmek yarım kalan bir hikâyeyi tamamlamak gibi bizim için. Sekteye uğramadan, demoralize olmadan, bizi daima yücelten bu işi severek yaptığımızı anladık. Harika, çok onur verici bir duygu. Ailemizin de en büyük arzusu bizim iki kardeş birlikte uyum halinde sevgi içinde birlikte çalışmamızdı. Bunu da başarmaya çalışıyoruz. Sanıyorum ortaya güzel bir sonuç çıkıyor. Gururluyuz.
Hayatınıza ve işinize dair babanızdan öğrendiğiniz 3 prensip nedir?
Anne babadan alınan küçük tüyolar, hayatımızın her döneminde bazı olayları yaşarken kendiliğinden çıkabiliyor. Ama babamdan aldığım üç öğüt var. Her zaman derdi ki, “Kızım emekçinin hakkını teri kurumadan ödeyin ki tekrar çağırdınız da koşa koşa gelsin.”
“Emekçi ile konuştunuz bir iş için, işin ederinin o fiyat olduğunu düşünüyorsan pazarlık yapma. Çünkü ya kaliteden düşer ya malzemeden çalınır.”
“Bazı şeyler bazı zaman size zor gelebilir. Sakın işinizi yaparken ya da birisi sizden bir iş istediğinde ‘üf’ demeyin. Yaptığınız ele ise öğrendiğiniz kendinize.”
Bu üç öğüt hayatımızın hep temel taşı oldu.
Baba mesleğini devam ettirirken, işinize katkı anlamında ne tarz yenilikler yaptınız? Siz işe dahil olduktan sonra neler değişti?
1970’lerin başında ev pansiyonculuğu yaparken evdeki koşullar 2-3 oda bir mutfak bir banyo şeklindeydi. Daha sonra Datça’da içinde duşu tuvaleti olan odalı pansiyonlar oluştu. Biz o kervana katılmadık. Sonra Apart Otel fikri oluştu. O da Datça’da çok hızlı değişti. Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik eğitimim kapsamında, gelişen koşullara değişen tatil anlayışlarına da uyum sağlamak lazım. Datça özel bir bölge. Gitgide kitle turizminden uzak daha ziyade kültür seviyesi yüksek, doğaya, tarihe ve gelenek göreneklere meraklı misafir kitlesi gelmeye başladı. Kendi içimizde, kendi adına kimliği olan, bulunduğumuz ortamın kültürünü yansıtan bir butik otel tarzında oluşum yaptık. Otelimizin de konseptinin yola çıkış noktası Osmanlı Selçuklu izleri taşıyan Datça zengin evi. Konseptimizin öznesi de babamız Tuncel Efe. Babamızın ismi Tuncel. Babama, yaşadığı hayatın mahiyetinin genişliği, kol kanat germesi, sürekli sofrasında ve evinde misafir kültürü ile ağırladığı, kucakladığı karakteri ile Efe lakabı verilmişti. Efe adı da oradan geliyor. Son olarak otel ismi daha soğuk geliyor daha samimi olsun diyerek konak ismini ekledik. Aile müzesi konsepti üzerinden Konak Tuncel Efe’yi oluşturduk.
Kadın girişimcilerin piyasalarda, kamusal alanda ve ticari faaliyetlerde erkeklerle kıyasladığımızda yaşadıkları engel ya da zorluklar var mı?
Kadın girişimcilerin aslında yapacakları işlere karar vermeden evvel, içgüdüleriyle, defteri kalemi eline alarak ince hesap kitap yaptıktan sonra yola çıktıklarını biliyorum. Dolayısıyla kadınlar kârını zararını hesaplayarak, ince detayları gözünde büyüterek yola çıkar. Aslında kadınların bu özellikleri unutuluyor. Bu noktada kârlılık zararlılık analizi yapıldığına göre sadece oluşturma, ilk başlama evresinde fiziksel olarak zorluk yaşayabilirler. İşi kurma sırasında nakdi bütçeye ulaşmak açısından maddi olarak zorluk yaşayabilirler. Ama ben işin oluşturulması, işin kurulması, işin organizasyonu, işin kârlılığını hesaplanarak sürdürülebilirliğinin devamı konusunda kadınların güçlü olduğunu düşünüyorum. Karşılarına çıkarılacak ufak tefek engelleri de hafife aldıklarını, başarabileceklerine inanıyorum. Ancak yasal zorunlulukta bazı sektörler fiziken çok zaman harcanan ya da güç koşullarda çalışılması zorunlu olan bazı meslek dallarında zorluk yaşayabilirler ama bunun uzun süreli devam edeceğini düşünmüyorum. Kadın girişimcilerin önünde hiçbir engel düşünmüyorum.
Kız babalarına ve ülkemiz kadınların iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
Biz kız evlatların babalarına, erkek evlatların da annelerine düşkün olduğunu biliriz. Babalar da bunun farkındaysa, kızlarının gözünde bir idol, ilk aşkları, koruyucu çatı, güvendiği, sırtını dayadığı dağ şeklinde onun gözünde özel olduğunu bilen babanın, evladını da kız erkek olarak hiçbir anne babanın ayırmadığını bilerek, sofrada yemeğini, çatısında yerini, eğitimde okul masrafını ve onun okuması için açtığı yolunu dikkate alarak, her bakımdan kendi yetiştirdiği evladına sonrasında işini gücünü teslim edecek ya da devam ettirmesi için ona devir edecek güveni duymayacağını düşünmüyorum. Bütün babaların, kızlarına en baştan beri çok güvenliklerini biliyorum. Sanıyorum biraz erkeklerin zihinsel değil, fiziksel gücü sanki her işte işe yarayacakmış ya da her işin birinci anahtarıymış gibi toplumumuzda genel yargı oluşturduğu için, özellikle fiziksel güç isteyen işlerde kadınlar başaramaz, zorlanır mı diye tereddüt yaşıyor olabilirler. Babalar kızları güç koşullarda zorlamasın diye kıyamıyorlar diyerek manevi bir koruma zırhı bir bahanesi bulalım. Bunun dışında bir engel düşünemiyorum. Baba evlatlarını neden ayırsın? Baba kızına neden güvenmesin? Baba kızının başarılı olacağını herkesten daha çok bilir, daha çok güvenir. Şans verilmeli. Başarıyorsa yürür gider. Başaramıyorsa da kadere kısmete bırakılmalı, tekrar başlarsın diye güç verilmeli. Babalar kızlarına güvensinler ve yol açsınlar. Onların güvenleri asla boşa çıkmayacak. Çünkü Türkiye’de evin düzenini kuran, o kadar çocuğu idare eden, barışık tutan, evin temizliği, çamaşırı, bulaşığı ile bir de evin bütçesini yapma ile uğraşan, bu kadar işi iyi organize eden bir kadın beyninin, iş hayatını parmağında çevireceğini düşünüyorum.
İşinizle ilgili en büyük hayaliniz nedir? Yaşadığınız bu topraklara katkı sağlamak için neler yapmayı planlıyorsunuz?
Şu anda işletmemizde butik küçük otel hizmeti veriyoruz. Kendi içimizde hayal ettiğimiz hizmet kalitesiyle Konak Tuncel Efe markasını, küçük oteller seviyesi içinde hak ettiği üst seviyelere taşımak, markamızı Türkiye’de bilinen küçük otel markaları arasına taşımak. Kendi adımıza hayalimiz bu. Ama ilçemiz, yaşadığımız bölgemiz adına hayalimizi sorarsanız; Datça kendine özel gelenek görenek ananeleri, yaşadığımız çevredeki yer altı yer üstü zenginlikleri, kıyı kenar ve plaj uzunlukları ile herkesin dikkatini çeken, henüz kirletilmemiş doğal güzelliklere sahip olan bir yarımada. Bu yarımadanın kendi özel niteliklerinin birlikte harmanlanarak güzel bir turizm ürünü çıkarabildiğimiz, hep birlikte çalıştığımız bir turizm üst komisyonu kurarak, Datça’nın kapasite olarak kısıtlı değerlerinin daha üst seviyede satışını yapabildiğimiz, bu hizmeti daha iyi algılayabilen nitelikli turizm hareketini başlatmak. Nitelikli butik ilçeye özelliğimizi, hedef kitlemize doğru anlatıp daha üst seviyede turizm yapabildiğimiz, kirlenmenin az olduğu, kaynaklarımızın verimli kullanıldığı farklı bir turizm ürünü çıkararak bunun tüm Türkiye’ye bu şekilde yansıtılması hayalimiz. Bununla ilgili ufak tefek değişik festivaller ve yarışmalar düzenliyoruz. Bu arada da konaklama sektörünü temsilen Muğla Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev almaktayım. Badem Çiçeği Festivali, Kış Yüzme Maratonu, Run Datça Koşu Maratonu gibi etkinlikler ile Datça’ya dikkat çekiyor, farklı zevklerdeki eğitim ve gelir seviyesi yüksek hedef kitlemizi ilçemizde ağırlıyoruz. Sadece sezonda herhangi bir ilçenin yaptığı turizm hareketi ile değil, farklı alanlardaki meraklı kitleyi buraya taşıyacak, tüm yıla yayılan bir turizm hareketi başlatmak. Bunun için de gönüllülerden oluşan bir Turizm Üst Komisyonu benim kişisel olarak en büyük hayalim.
Babanızdan ne aldınız bu bayrağı kime devretmek istersiniz?
Babamızdan iki kardeş etkilendik, bu bayrağı devraldık. Kardeşim yeme-içme sektöründe kafe işletmeciliği yapıyordu. Ben de otel işletmeciliği eğitimi almıştım. Babamızın hayali, kardeşimin yedirip içirdiği, benim de konaklattığım, ikimizin birlikte uyum halinde çalıştığımız bir tesis, bir çalışma düzeniydi. O hayalini gerçekleştirdik. Bu sene 9. sezonumuz. Bundan sonra, ömrü uzun olsun 16 yaşında bir erkek yeğenim var. Hayalimiz onun bu anlayışla daha da üst seviyeye taşıyarak devam ettirmesini sağlamak. Ama gençlerin hayallerine saygımız var. Şu anda pek sıcak bakmıyor ama umarım ileriki dönemde başka bir meslek edinse de, zaten bizimle birlikte bu harmanın, bu döngünün içinde görüyor izliyor, en azından arada bir kontrol edip mesleği öğrenerek Konak Tuncel Efe markasını devam ettirmesini kendi adıma arzu ediyorum.