Kendinizi ve işinizi anlatır mısınız?
Nesli OLCAY KAPLAN. 1988 yılında Bodrum’da doğdum. İlköğretim ve lise hayatımı Bodrum’da tamamlayıp üniversite için İstanbul’a gittim. İşim biraz garip. Bir kadın için enteresan sayılabilecek bir iş. Hırdavat, nalburiye ve inşaat malzemeleri satışı yapıyoruz.
Babanızla çalışmaya, babanızın işini yapmaya nasıl başladınız? Süreci bize anlatır mısınız?
Burası bir aile şirketi. Annem de şirketimizin bir parçası. Üniversitede etrafı gözlemleme fırsatı oluyor insanın. Bakıyoruz mezun olan arkadaşlarımızın yaptığı işlere veya işte gelebildikleri noktalara. İlk başta ben pek istememiştim. Babamla bu konuda çatıştığımız zamanlar olmuştu. Bana hep “Üniversiteye gitmene gerek yok. Nasılsa bu işi yapacaksan dört sene önceden başla.” demişti. Fakat insan farklı şeyler görmek istiyor. Dolayısıyla görmek, denemek istedim. Tecrübe oldu bize de. Sonrasında çok da haksız olmadığına kanaat getirip döndüm ve bir ucundan başladık.
Yeniden seçim şansınız olsa bugün yine bu işi yapma kararı alır mıydınız?
Yine olsa yine alırdım muhtemelen evet. Seviyorum işimi de yaşadığım yeri de.
Bu işi yapıyorum çünkü…
Çünkü bir şeyler yaratmak, yaptığınız çalışmaların verdiğiniz emeğin karşılığını alabiliyor olmak bana keyif veriyor.
Erkek kardeşiniz var mı? Yoksa eğer erkek kardeşiniz olsa olsaydı bugün olduğunuz pozisyonda olur muydunuz?
Kardeşim yok, tek çocuğum. Bunun cevabını bilemiyorum. Ama yetiştirme tarzları pek cinsiyet ayırt edici şekilde olmadı. Muhtemelen çok farklı olmazdı. Belki biraz iş yükünü bölüşürdük daha rahat olabilirdi ama onun dışında farklı bir yerde olacağımı düşünmüyorum.
Aile işinde babanızla birlikte çalışmanın zorluklarını ve kolaylıklarını aktarır mısınız?
Bu biraz zor bir soru. İşi ve aileyi ayırabiliyor olmak, işle ilgili bir sıkıntı olduğunda akşam mesai bitiminde bunun işte kalması gerektiğini ayırt edecek seviyeye gelebilmek zor. Çünkü iş bir takım negatiflikler barındırabiliyor. Bunları aileye yöneltirsek bu sefer aile ilişkilerimizin zarar görebilme ihtimali var. Dolayısıyla başlıca dezavantajı buydu diyebilirim. Avantajları ise sayısız. Sık düşündüğüm bir şey: Başka bir şirkette çalışıyor olsaydım kendimi bu kadar rahat ifade edemiyor olabilirdim. İstediklerimi bu kadar rahat deneyimleyemiyor olabilirdim. Dolayısıyla avantajı dezavantajına göre bence bir hayli fazla. Ama bunda ebeveynlerin tavrı çok önemli. Sizi destekleyen bir tutum içindelerse güzel olabileceği gibi desteklemiyorlarsa veya bir takım inisiyatifler almanıza izin verilmiyorsa büyük eziyete dönebiliyor.
İş hayatınızda babanızla unutamadığınız, sizin için dönüm noktası olan bir anınız var mı?
Spesifik bir anım yok ama onlarca anekdotumuz vardır. Sanırım hala daha kendimi geliştirmeye çalıştığım bir konudur. Durumları idare edebilmekle ilgili bir bilgelik durumu vardır babamda. Her gün neredeyse edindiğim birçok deneyim var sayesinde.
İş hayatınızda babanızın desteği ve güveni sizce önemli mi?
Çok önemli. Kendisini bir sözüdür “Ben çok öğretmen parası verdim.” der. Bir şeyleri hep deneyerek, yanılarak yapmak durumunda kalmış. Benim öyle bir avantajım var. Takıldığım yerde ya da danıştığım noktada soru sorabileceğim bana geçmiş tecrübelerini anlatabilecek birinin olması paha biçilemez.
Toplumsal cinsiyet eşitliği açısından sizce kız çocuklarının da erkek çocuklar gibi aile işlerinde yer almasını önemi nedir?
Çok önemli olduğunu düşünüyorum çünkü bir takım işler çok ciddi emekler sarf edilerek belli noktalara getiriliyor. Ben prensip olarak ticaret yapıyor olarak görüyorum kendimi. Bir ürünü alıyorum üzerine bir katma değer katıp satıyoruz. Bu noktada yaptığımız işte sattığımız ürünün ne olduğu çok önemli değil. Babam hep aynı şeyi söyler. Deniz motoru satmışsın, parfüm satmışsın, tekne satmışsın; günün sonunda esnaf ve tüccar olarak nitelendiriyoruz kendimizi. Bu noktada bu değerler kolay oluşmuyor. Bunların jenerasyonlara aktarılması demek hâlihazırda birçok emeği bir noktaya getirip ondan faydalanabiliyor olmayı gerektiriyor. Dolayısıyla bir geçmişi silip atmaktansa var olan şeyin üzerine bir şeyleri kurmaya devam etmek elbette ki çok daha başarılı.
Baba mesleğini devam ettirmek nasıl bir duygu?
Çok güzel bir duygu. Özellikle onun oluşturduğu yolda ilerliyor olmak, onun vakti zamanında çalıştığı insanlarla artık muhatap olanın ben olması ve o çalıştığımız insanlardan güzel dönüşler almak çok keyifli.
Hayata ve işinize dair babanızdan öğrendiniz üç prensip nedir?
Söylediği tek şey “Dürüst ol.”
Baba mesleğini devam ettirirken işinize katkı anlamında ne tarz yenilikler yaptınız? Siz işe dâhil olduktan sonra neler değişti?
Belki biraz daha teknolojik anlamda katkı sağlamışımdır denebilir. Zamanın getirileri, günün konjonktürüne uygun malzemeler getirilmesi, biraz daha yenilikçi bir bakış açısı. Ama zaten çok ciddi bir temelimiz vardı. Dolayısıyla da üzerine illaki koyduğumuz taşlar var ama daha şimdilik devede kulak.
İşle ilgili konularda kararları nasıl alıyorsunuz? Babanızın kararları mı uygulanıyor yoksa işler ortak akılla mı yönetiliyor?
Bu kararlar genelde önem seviyesine göre değişiyor. Olabildiği kadar kendisine artık günlük işlerle çok yormayıp, enerjisini bunlara harcatmayıp, sadece ciddi problemlerimiz olduğunda aksettirip, onların çözümünde yardım istiyoruz. Onlarda da ortaklaşa karar veriyoruz ama tabii ki son karar her zaman babanındır.
Kadın girişimcilerin piyasalarda, kamusal alanda ve ticari faaliyetlerde erkeklerle kıyasladığımızda yaşadıkları engel ya da zorluklar var mı?
İllaki vardır. Kendi sektörüm adına söyleyebilirim ki özellikle hırdavat kısmında ilk başlarda çok ciddi problemler yaşadık. Çünkü müşteri geliyor, size teknik bir ürün soruyor ama arkadan geçen bir erkek çalışanı gördüğü anda hemen kafayı çevirip “Size sorayım.” Diyerek yönelim değiştirebiliyor. Bunları aşmak çok zaman aldı ama bilgiyle, ürüne olan hâkimiyetle ve işe olan ilgi ile çözebildik. Şimdi ise benden bile çok biliyorsun diyen müşteriler oldukça çok. Bu memnuniyet veriyor. Ama dediğim gibi ilk başlarda çok ciddi set çekildi önüme. Bunu da aşmak bizim elimizde. Çalışarak aksi olabileceğini kanıtlayabiliyoruz.
Kız babalarına ve ülkemiz kadınlarına iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
Çok kolay değil bu süreç ama gerçekten destek ve güven oluştuktan sonra yeterli zaman tanınırsa kimsenin yapamayacağı hiçbir şey yok diye düşünüyorum.
İşinizle ilgili en büyük hayaliniz nedir? Yaşadığınız bu topraklara katkı sağlamak için neler yapmayı planlıyorsunuz?
Biraz karamsar bir cevap olacak belki ama şu an hayalleri ne yazık ki sadece kendimiz belirleyemiyoruz. Ülkemizde yarın nasıl olacak bilemediğimiz sürece hayallerde biraz kısıtlanıyor ama gidişat e-ticarete doğru. Biz de bu anlamda adımlar atıyoruz. Sanki on sene sonra artık perakende mağazaları veya bizim şu an içinde bulunduğumuz formasyonları unutup bambaşka bir dünyaya adım atacak gibi görünüyoruz. Bir şekilde kendimizi oraya hazırlamak gayem. Bodrum için, Bodrum markası adı altında bir proje geliştirmeye çalışıyoruz. Buranın değerlerini gerçekten buranın taşıyla toprağıyla ekmeği ile bir yere ile gelmiş olan firmaların oluşturduğu, kattığı değerleri gösterecek bir oluşum yaratmaya çalışıyoruz. İnşallah güzel olacak
Babanızdan aldığınız bu bayrağı kime devretmek istersiniz?
Şimdilik bir varisimiz yok. Bakalım kısmet öyle bir şey olmazsa da belki bir vakıfla bitiririz bu işi.